İçerik
Şarap tarihi eskiden beri en kibar bir içki olarak ün yapmıştır. Özellikle Akdeniz çevresindeki büyük bağcı ülkelerde en başta gelen üzüm değerlendirme aracıdır. Örneğin Fransa, İtalya, İspanya ve Portekiz‘de üretilen üzümün %90’ından daha büyük bir bölümünden şarap elde edilmektedir. Bu ülkelerde şarabın herhangi bir statüsü olmadığı gibi, herkes şarap hakkında bilgi sahibidir.
Şarap, yalnız taze üzüm veya şırasının fermantasyonu ile elde edilen alkollü içkiye denir. Elma, armut, vişne, çilek, frenk üzümü gibi meyvelerden elde edilen şaraplar yapılmış oldukları meyvelerle adlandırılır. Örneğin elma şarabı, frenk üzümü şarabı gibi.
Şarap tarihi ve biranın tarihi hemen hemen aynı tarihlere dayanırlar. Bira ve şarap insanların ilk içtikleri alkollü içkilerdir. Mezopotamya da yapılan kazılarda Sümerlerin milattan 7000 yıl önce bira ürettiklerine dair belgeler bulunmuştur. Şaraba ait belgeler ise M.Ö 3500 yıl öncesine aittir. Halbuki şarabın yapılması için biradaki kadar teknik bilgiye araç gerece ve hatta ateşe gerek yoktur. Taze üzüm şırası kendi haline bırakıldığında kısa bir sürede kendiliğinden fermantasyona uğrar. Böylece tatlı şaraba dönüşür. Medeniyetin ilk aşamalarında yaşamış insanların bu olayı bilmemelerine ihtimal verilmez.
Şarabın Antik Yunan’a Gelmesi
Şarabın antik Yunan’a gelmesi milattan önce 1250 yıllarında eski Mısırlıların çok miktarda şarap içmeyi alışkanlık haline getirdikleri bulunan belgelerden anlaşılmaktadır.
M.Ö 1500 yıllarında bağcılık Fenikeliler tarafından Anadolu’dan
Yunanistan’a getirilmiştir. Şarap M.Ö 8.yy’da eski Yunanlıların da sevdiği bir içki olmuştur. Ancak şarap içip sarhoş olmak çok ayıp sayılıyordu. Yalnızca Dionysos bayramında sarhoş olmak serbestti.
Şarap ve Roma İmparatorluğu
Şarap, yunan kolonileri tarafından önce Sicilya’ya ve oradan da İtalya’nın güney kısımlarına sokulmuştur. Roma İmparatorluğu zamanında, şarap Romalılar tarafından Fransa’nın bağlık bölgelerine. her tarafına Tuna, Ren ve Mosel nehirleri vadilerine yayılmıştır.
Bağcılığın yayıldığı bu bölgelerde roma şarapçılığını himaye amacı ile Romalılar şarap üretimini caydırıcı bir dizi yasa çıkarmışlardır. İmparator Probus zamanında bu şarap üretimini yasaklayıcı düzenlemeler ile kaldırılmış ve bugünkü Macaristan, Almanya, Avusturya ve Fransa’da bağ akanları genişletilip şarap üretimi artmıştır.
Eski Yunanlılar ve Romalılar şarabı kutsal bir içki olarak kabul etmişlerdir. Yunanlılarda Dionysos ve Romalılarda ise Baccus şarap tanrısı idiler ve bu şarap tanrılarının adına mabetler yapılmıştır.
Julius Cesar sefere çıktığında askerlerin bağırsak enfeksiyonlarından korunması için hergün belirli miktar şarap içmelerini emretmiştir. Gerçekten askerler sefere çıkılan ülkelerde salgın halde bulunan tifüs, paratifüs, kolera ve dizanteri hastalıklarından korunabilmişlerdir. Bugünkü top bilgileri de şarabın bakteri öldürücü ve bakteri faaliyetlerini durdurucu özelliğini doğrulamaktadır.
Dinlerde Şarap Kültürü
Dinlerde şarap kültürü; musevilerin kutsal kitabı olan Tevrat’ta şarap, kullanılan en eski ilaç olarak tanımlanmaktadır. Hristiyanların kutsal kitabı olan İncil’de de, şarabı için, ancak dozunda bırakın denmektedir. İsa’nın ilk mucizesini de bir düğününde ağzına aldığı suyu şaraba çevirerek gerçekleştirdiği rivayet edilir.
Hristiyanlığın yayılmasından sonra ise, İsa’nın kanının sembolü olarak sayılması dolayısıyla şarap, hristiyanlar tarafından kutsal sayılmıştır. Klisenin büyük kudret kazanmasından sonra, manastırların geniş bağlarında şarap mahzenleri kurulmuştur. Manastırlar yalnız ayinlerde içilmek ve misafirlere ikram etmek için yoktu. Aynı zamanda kliseye bir kazanç ve gelir kaynağı sağlamak amacıyla fazla miktarda şarap yapmışlardır.
Milattan Sonra Şarap Tarihi
Milattan sonra şarap, yüzyıllardan bu güne dek çok sayıda önemli filozof, şair, ressam ve müzisyen şaraple ilgili duygularını resimlerde, şiirlerde ve müzik eserlerinde dile getirmişlerdir. Hoffman, Rilke, Michelangelo, Tizian, Rubens, Rembrant ve Goethe gibi meşhurların şarabı hayatın sıkıntılarını unutturduğu için mi, damak zevkinden ötürü mü, içinde bulundukları gerilimden kurtulmak için mi, yoksa sağlık nedenlerinden dolayı mı takdir ettiğini bilemiyoruz.
Büyük kimyacı Louis Pasteur de şarabın en iyi ve sağlıklı içki olduğunu söylemiştir. Ancak dozunda içilmesinin yarar getireceğini vurgulamıştır. 30 yıl savaşları sırasında Almanya’da bağ ve şarapçılık çok gerilemiş, Fransa’da çok gelişmiş ancak 14. Loui zamanındaki savaşlar nedeniyle bağ alanı tekrar azalmış ve şarapların kalitesi düşmüştür.
18. yüzyılın sonlarına doğru bağcılık tekrar önem kazanmıştı. Şarap tekniğinde de ilerlemeler göstermişti. Şaraplar şişe şarabı olarak hazırlanmaya başlanmıştır.
Mantarı tıpa olarak ilk defa Fransa’da Champagne eyaletinde uyguladılar. Haut-Villers’deki Benediktin manastırı papazı Don Perignon uygulamıştır ki, şampanyayı keşfeden de bu papazdır.
19. yüzyılda şarap üretiminde kullanılan araç ve gereçlerin gelişimi, şarap mikrobiyolojisinde elde edilen yeni bilgiler, şarap teknolojisinde bir çığır açmıştır.
19. yüzyılın ikinci yarısında Amerika’dan bulaşan bağ hastalıkları, Avrupa bağcılığına ve dolayısıyla da şarap üretimine büyük darbe vurmuştur. Bağ Mildiyösü, Külleme ve Filoksera gibi mantari hastalıklar, önce Fransa’nın batı kıyılarından başlayarak tüm Avrupa’ya yayılmış ve bağcılık büyük zarar gördüğü için de şarap üretimi, normal üretimin %25’ine düşmüştür.
Müslümanlara şarap içmek yasak. Bundan dolayı, Selçuklular ve Osmanlılar zamanında bağcılığın gerilediğine dair bazı Avrupa yazarlarında yanlış bir kanaat oluşmuştur. Bu kanaat şüphesiz ki doğru değildir. Çünkü şarap dini açıdan yasak edilmede, üzüm halkın şeker gereksinimini karşılaması bakımından büyük önem taşımaktaydı. Kurutmalık üzüm, pekmez ve pestil şeklinde tüketilmesi uzun zamandan beri bilinen uğraşlardır. Bütün bunlardan asma kültürünün Türkler tarafından geriletilmediği aksine özendirildiği sonucu ortaya çıkar.
Osmanlı ve Şarap Tarihi
Osmanlı ve şarap tarihi, hükümdarların koyduğu ağır kayıtlar ve dini yasaklar yüzünden Osmanlı İmparatorluğunda şarap üretimi çok gerilmiştir. Kanuni Sultan Süleyman’ın İmparatorluk topraklarında yaşayan hristiyanlara bile şarap üretimini yasaklayan şiddetli emirleri şarap üretimini çok azaltmış ve üzümler taze olarak ve ya pekmez şeklinde tüketilmeye başlanmıştır.
Tanzimat Devrinde liberal bir idare tarzının uygulanması ve gerekse Avrupa’daki bağlarda büyük zararlara neden oldu. Bu zarar filoksera’nın şarap üretimini büyük ölçüde düşürmesiyle sonuçlandı. Ülkemizde bugünkü şarap üretimi ile karşılaştırıldığında rekor düzeyde şarap üretilmiştir. 1904 yılında üretilen şarap miktarı 340 milyon litre olup bunun önemli bir kısmı ihraç edilmiştir.
Birinci Dünya Savaşı Türkiye şarapçılığı için büyük bir darbe olmuş, ihracak olanakları tamamen ortadan kalkmıştır. 1920 yılında yürürlüğe giren Men’i Müskirat Kanunu ise Türkiye şarapçılığını tasfiye etmiştir. Harp sonrası Rumların mübadele yolu ile ülkeyi terk etmeleri üzerine ise şarapçılık önemini tümüyle yitirmiştir.
Bu yazılarımıza da göz atabilirsiniz: